Cloud Atlas Film Review, Bulut Atlası Film Analizi



Cloud Atlas         



         The film actually has six stories. These stories take place in different times and places. The first story is about Adam Ewing. Ewing has been sent by his father-in-law to make a deal because he is a lawyer. When  he gets to the island he is infected by a worm and the Dr. Henry Goose gives him medicine to help him. While on the island he sees a slave being whipped. On his way home he finds the same slave hiding in his chamber. He eventually talks to the captain who lets the slave stay on board. We find out that the doctor has actually been killing Ewing for his money instead of saving him but the slave finds out and saves Ewing.





Robert Frobisher is a musician who runs away from home and finds work with a famous musician Vyvyan Ayrs. Frobisher composes ‘’The Cloud Atlas Sextet’’ but Ayrs wants to keep the piece for himself. Frobisher won’t give it to him and Ayrs threatens to ruin Frobisher’s reputation. Frobisher decides to run away anyway and shoots Ayrs before he leaves. Frobisher finishes his composition and commits suicide just as his lover, Sixsmith, comes to save him.







The next story is about Luisa Rey. She is a journalist who meets Sixsmith who is a nuclear physicist and older now. Sixsmith let’s Rey know that there is a fault in the new nuclear reactor. Sixsmith is assassinated before he can give her the report. Rey goes to the power plant and meets another scientist Isaac Sachs. He also decides to give her the report but is assassinated before he can as well. They also try to assassinate Rey but she survives. With the help of friends she gets hold of and publishes the report.





The plot is based on the same bodies meeting in different tiimes and places but all of the characters with the same birthmark represented the same soul. The director used L-cuts to cut from one character with the star birth mark to the another. By doing this the director shows that the same soul, even if it is a different time and  body, carries the same personality traits, for example working to help humanity. When they are in the same bodies and meet each other they relive the same reactions and emotions even if they are in different places and times.



The time and place created by the film in based on seven different times, nine differnet bodies and one soul. Because of the use of parallel montage (cross cutting) and the following of one soul it is easy for the spectator to put together the connection between the events and their correlations.
The film is actually filmed as a vantage point but because the story spreads through many times, places and characters it looks more like the third person view point.
The genres in the film are varied because the story is based in different times and places. These are historical, futuristic, science fiction, action, adventure and romance.




The narrator was the person who had the star birth mark even if that person is in a different time and place.
Yes, it does if we consider that each individual stories begins wth the setting of the story, a complication to the story, the conflict and climax of the complication and the resolution of that story. No, it isn’t because this film doesn’t try to just entertain the audience but to give them more and more messages and information through signs and objects within the film. I believe that this film should be watch once to evaluate the senario and another time to evalute the filming techniques; which is what ı did and recommend.

Harutyun Arto Davulciyan





24c.tv Web Developer

Morbi aliquam fringilla nisl. Pellentesque eleifend condimentum tellus, vel vulputate tortor malesuada sit amet. Aliquam vel vestibulum metus. Aenean ut mi aucto.

Godard 'ın Masculin Feminin Film Eleştirisi



Masculin Feminin
110” Drama, Romantizm




Uzun süredir sektör içi çalışmalara devam etmeme rağmen film maalesef Godard ‘ın izlediğim ilk filmi oldu. Akabinde üç önemli karar aldım; bu makalenin yazım dili türkçe olmalıydı, Godard ‘ın diğer filmlerine göz atmalıydım. Film ile ilgili röpörtajlara ve teknik ayrıntılara (dönemin teknik donanımı dahil) ulaşmalıydım. Sonrasında ulaştığım bilgiler ile alıntılar yapmak zorunda kalacağımı farkettim. Daha çok teknik (kurgu dahil), yönetim, sanat ve oyunculuk olarak incelediğim filmler gibi bir film değildi “masculine feminine”. Sanki bir sosyoloji çalışmasının örneklendirilmiş haliydi. Fakat bana göre Godard’ın takıntılı bakış açısı ile…


*  "Sinema mitolojiktir veya mit üretmeden, star üretmeden yapamaz... işte godard'ın o tuhaf hatırlatması: "... birisi beethoven'den hoşlanıp sting'den nefret eden, öteki ise tersini hisseden bir karıkoca için hiçbir mesele yoktur; ama eşlerden biri spielberg'den hoşlanıyor, öteki nefret ediyorsa ayrılık ergeç mukadderdir... çünkü sinema hala dünyanın bir temsilidir..." bu sözleri bir espri diye geçmeyip --ya da esprinin üzerinde sıkıca durup-- ciddiye alıyoruz: sinema gerçekten herhangi bir sanata ya da meseleye göre (bunlara eşler arasındaki politik görüş farklılıkları da dahildir) çok daha radikal bir şekilde hayatı ve hayata bakış açılarını temsil ediyor... bu basit bir keyif veya zevk meselesinin ötesinde... işte bu yüzden "kötü film" denebilecek ürünlerin sayısı müzik ya da edebiyat alanında olanlardan zorunlu olarak çok daha fazla.."  

"Alt yazılar zavallılar içindir" diyerek ne kadar zavallı olduğumuzu da bize hissettirmiştir.

Film incelememize başlarken Godard üzerine yoğunlaşırsak  bu film "made in u.s.a." ve "2 ou 3 choses que je sais d'elle" ile birlikte filmler kronolojik sıra itibariyle godard'ın sinema sanatını, politik propaganda aracı olarak kullanmaya başlamasından hemen öncesine denk gelir. Bu filmlerden itibaren kurduğu dziga vertov grubu'yla birlikte, izleyiciyi imgeler ile boğan, belgeselimsi, yarı imajen formatlı filmler çekmeye başlamış ve bir anlamda kültürel emperyalizme savaş açmıştır.

"kill a man and you're a murderer (tek bir adam öldür, katil ol)
kill thousands and you're a conqueror (binlercesini öldür fatih ol)
kill them all and you're a god" (hepsini öldür,tanrı ol)

Bu film Godard ‘ın da dediği gibi gençlik hakkında bir film değil. Gençliğin düşündükleri hakkında hatta gençliğin birebir yansıması olan bir filmdir. Hatta bana kalırsa "Godard'ın kadın erkek ilişkilerini sorguladığı bir film" şeklinde tanımlayabilrim.Ve Godard soruyor; Kadın erkek beraber oluyoruz, ama bu doğru mu acaba? Bir kez daha düşünsek fena olmaz mı? Sorgulamaksızın kabullenmeli miyiz bu ilişkiyi?

- "masculin" kelimesinin içinde "mask" var farkettin mi? ve bir de "ass"*.
- peki "feminin"de ne var?
- hiçbirşey!



Diğer filmleri de incelediğimizde sıkça rastlayacağımız bir durum bu filmde de karşımıza çıkıyor. Bir kadın direk kameranın önünde sorulara maruz kalıyor. Feminizm hakkında ne düşünüyorsun? Doğum kontrol hakkında ne düşünüyorsun? Kadın ağzındaki sakızı sesli bir şekilde çiğnerken biz de nedir bu cehalet diye hayıflanıyoruz godarda göre? Yada belki belgesel değeri taşıyacak kanıtlar bırakıyor Godard bize… Vivre sa Vie ‘nin finalinde Anna Karina yine Feylesofun karşısında Sakız (Çiklet) patlatıyor. Aslına bakarsanız bir de şu açıdan düşünmek gerek. Godard neden bu kültürel düşüklüğü sürekli kadınların üzerine oynarak sağlıyor? Godard’ın kadınları dünyaya, Erkekleri ise gündelik hayata duyarsız olarak suçladığını söyleyebiliriz fakat kadın karakterler tüm güzellikleri ve cehaletleri ile kamera karşısındalar. Neden bir işçinin kamera karşısında komunist parti hakkında hiç bir şey bilmediğini görmüyoruz ? İşçi sakızını çiğnerken saçma cevaplar verse ve bizde yanlış biçimlenmiş bir işçi arkadaşımız deriz. Aynı şey bir kadına feminizm hakkında sorular sorulurken de var. Soran bir erkek. Kamera ve izleyici erkeğin bakış açısından bakıyor. Ve cehalete karşı tepkili. İşte bence bu da tam olarak Godardın bakış açısı.

Konunun yeterince dışına çıktığımın farkındayım fakat bunları anlatmak. Bu noktalara değinmek istedim. Film form olarak 1.37:1 Siyah  Beyaz, kareleri renk kodları ve kamera hareketleri ile taşıdığı imgeleri ustalıkla destekleyen bir film. Aynı zamanda vicud dilinin de çok açık bazen de abartılı olarak kullanıldığı bir film. Fakat tüm bu detayların amacına hizmet ettiğini düşünüyorum.
Film aynı zamanda italyan yeni gerçekçilik sinemasından etkilenen yapımcılar ile ortaya çıkan ve tam olarak örgütleşmesini tamamlayamayan yeni dalga fransız sinemasına kurgu, biçim ve sinematografik olarak uyum gösteriyor.

*"Çünkü bizim için her "özel" mesele aynı zamanda "insanlığın" esas meselesidir... ve karşılıklı olarak "insanlığın her meselesi" benim de "özel" meselemdir... savaş özel meselemdir, televizyon felaketini içimde yaşarım... birine aşık olduğumda bütün aşıklar bununla ilgilidirler..."


Harutyun Arto Davulciyan
mail@djartolive.com





24c.tv Web Developer

Morbi aliquam fringilla nisl. Pellentesque eleifend condimentum tellus, vel vulputate tortor malesuada sit amet. Aliquam vel vestibulum metus. Aenean ut mi aucto.

Yalnizca Sevmek...


-Sabaha kadar seviştik.
Dudaklarım kanardı aşkından.

-Terin vücudumda,
 Tüm sevdalar ağlardı kıskançlıktan.

Ellerimiz ayrılmadı...
-Gecenin rengiydi gözlerin,
Hatırlamazdım başkasını...
Dedi...
Çok duygulu,
Seni sevmiş olmalıydı...

Tek aklımda kalan;
Camlar açık,
Sen terlemiştin.
Kendine iyi bak,
Üşütmeyesin...

O yalnızca severdi seni,
Biri de düşünmeliydi,

O bendim... 


Harutyun Arto Davulciyan
18Mart2012 - 23:40
Unknown Web Developer

Morbi aliquam fringilla nisl. Pellentesque eleifend condimentum tellus, vel vulputate tortor malesuada sit amet. Aliquam vel vestibulum metus. Aenean ut mi aucto.