Böylesi daha iyi



Çok geç olmadan gel, ben geç kaldım yeterince.


Ne değiştirdi saatimin ilerleyişini? Onu öğren, öyle gel. Anlat biraz. Anlatmana ihtiyacım var. Ben bıraktıysam bile hikayeleri yarım, sen tamamla biraz.

Hiç bir şey yok ortada büyülü, sadece sana ihtiyacım varmış gibi geldin bir anda. "Nereden çıktın?" "Kim haber etti?" Anlamadım. Sen yine ses etme, ben daha anlamadan gel, yerleş baş ucuma. Her yanıma gel, her yanım seni bekler...

Saatin kaçında uyandım sana? Kan-ter içinde değilim, ne susadım ne de başka bir ihtiyacım... Bir sana uyandım. Yabancılar dolaşıyor sanki evin içinde. Soğuk soğuk çarpıyor her birinin nefesi, senin hayırlarına...

Daha şimdi girdin şu kapıdan, gözümü kırparken özledim seni. Aşık filan değilim sana. Sadece özledim. Özledim seni tanımadan. Doyamadım gelişine. Öyle bir geldin ki, sanki hep hazırdı yerin. Şöyle adam gibi sevemeden özledim. Gelip doldurdun boş sandalyeyi. Şöyle bir dalamadan gözlerine özledim. Gelip ısıttın sağ yanımı. Bir soru bile soramadan özledim. Gelip güldürdün yüzümü. Gitme diyemeden özledim. Ya gidersen? Gitmezsin ki... Gidişini bile özledim.

Böyle güzel gelen, gider mi? Gidersen de gelirim seninle. Ama korkarım gitmekten, gitme! Yada boş ver, ne yaparsan yap, yeter ki hep böyle bak gözlerime.

Gidersen seneler geçer. Planlar yapar yerine insanlar. Hayat kısa, yok tekrarı. Seneler sayılır. yaşlar hesaplanır. Uzar gider seneler, peşimize düşer kader, hikayemizi anlatır tanımadığımız insanlar.

Ben içmişken acı kahveyi senin hatırına. Sırf sen çık diye falımda, sen de yapma artık hesap-kitap, boş ver! Her gün yeniden gel bana. Her gelişinde öyle bir özlet ki kendini; Ben, Güneş'in önüne bulut geçse, yüzüne düşen gölgeden kıskanayım seni.

Unuttuğum bütün duyguları hatırlat bana. Gidişleri unuttur bir tek. Bir gün gidersek de beraber gideriz   "Böylesi daha iyi..."


had*
04/07/2015
01:59

(https://soundcloud.com/kalbenben/boylesi-daha-iyi)


Unknown Web Developer

Morbi aliquam fringilla nisl. Pellentesque eleifend condimentum tellus, vel vulputate tortor malesuada sit amet. Aliquam vel vestibulum metus. Aenean ut mi aucto.

Bir kahve içemedik Sen'inle!



Bir kahve içemedik Sen'inle!
( Okurken dinlemek isterseniz: Senden daha güzel - Yavuz Akyazıcı Project )

Nedense ortada bir kahve meselesi. Öyle basit bir kahve değil! Hayatını değiştirir insanın bir kahve. Kutsal kahve. Neden beraber bir kahve içmeyi bu kadar putlaştırılmıştı ki? Yoksa küçümsüyor muydu? Veya geçiştiriyor muydu beni hayatından?
Yapma kadın! Yapma. Sıkıldım aşık olmaktan sana. En sevdiğim çaydan bile şekersiz içemiyorum diye vazgeçer oldum. Bu kederle yazarken değmiyor ağzıma içki. Şarkılar ile sarhoş olup başlıyorum vurmaya kalemi kağıda. Bunca senelik arkadaşlığın sonunda, herşey bir kahve yudumu ile değişir miydi? Başka şeyler mi konuşulurdu kahve içerken?Yoksa benim sabahlara kadar üstüne düşündüğüm, senin basit bir cümlen miydi, yarın unutacağın? Bunca yıl sonra değiştirebilir mi bir cafenin sarı ışıkları konuştuğumuz konuları? Oysaki bazen susmak daha özel değil miydi? Çok kez cesaret edebilmiştim ben seninle konuşmaya. Çok konuşurum zaten. Kimse farketmedi konuşurken yüzüne yüzüne bağırdığımı seni seviyorum diye. Ya da herkes farketti ama sen umursamadın. Fakat hiç cesaret edemedim susmaya. Öylece karşına geçip susmaya, gözlerine bakarken. İşte zor olan da buydu zaten, gözlerine bakmak susarken. Belki bir oyun izleriz dedim, belki bir konser dinleriz. Başka yönlere bakar, başka şeyler konuşuruz. Başkalarının hikayelerini paylaşırız. Böylesi daha kolaydı benim için. "Ama bunlar özel şeyler." dedin... Birkaç yudum almadan kutsal kahveden, olmaz. "Hem birkaç yudum ile de bitmiyor mesele, bakabilecek misin susarsak gözlerime?" Hayalini kuruyorum şimdi, dinlerken yatmadan önceki son şarkımı. Sahi ne içersin? İçimden sadece susmaya geldim sen seç demek geliyor. Hayalimde bile beceremiyorum. Kapat çeneni aptal! Olmuyor yapamıyorum. Bir tokat bekledim bunca yıl senden, halen o çarpmadan yüzüme gidemiyorum.




Unknown Web Developer

Morbi aliquam fringilla nisl. Pellentesque eleifend condimentum tellus, vel vulputate tortor malesuada sit amet. Aliquam vel vestibulum metus. Aenean ut mi aucto.

SİLİYORUM İNSANLARI TEKER TEKER!


SİLİYORUM İNSANLARI TEKER TEKER!

       ''Oooo sert!'' Tam bir atarlı ergen cümlesi. Ama şaka değil, siliyorum. Siliyorum dediysem Facebook.com üzerindeki arkadaş listemden siliyorum.
       Son 1-2 aydır edindiğim bir alışkanlıktan söz edicem sizlere. Aslında neler neler yaşıyorum son günlerde anlatıcak. Ama bazen bazı şeyleri kendi içinde yaşamak istersin ya, tam da öyle işte...


       Neyse gelelim asıl meseleye... Bir baktım 1500den fazla arkadaşım var facebook üzerinde. Buna bir dur demek için yöntemler aramaya başladım. Önce bir eklenti vsr. aradım. (Bulamadım ama yazmak isteyen varsa fikir geliyor buyrun.)

-En uzun zamandır sohbet etmediklerim.
-İnaktifler listesi.
-Doğum gününde mesaj atmadıklarım. (beni kapsamıyor ama özelliktir işte.)
-Aktivitede olmadıklarım. (postunu görmediğim veya like vsr yapmadığım şeklinde olabilir)

Bu vbz. listelemeler yaparak arkadaş listemizi hafiftecek bir uygulama aradım.

Bulamayınca da şöyle bir sistem geliştirdim. (Girip bütün listeyi teker teker okumaya üşendiğimden.)
Her gün doğum günü olanların listesini açıp tanımadığım vbz. nedenlerden listemde olmayanları siliyorum ve hafifliyorum.

Sevgiler.
Sağlıklı kalın.

Unknown Web Developer

Morbi aliquam fringilla nisl. Pellentesque eleifend condimentum tellus, vel vulputate tortor malesuada sit amet. Aliquam vel vestibulum metus. Aenean ut mi aucto.

Yazıcam bak yoksa ?




    Yazıcam bak yoksa ?

       Seninle ilgili becerebildiğim nadir şeylerden biri, yazmak. Yazıcam diye de tehdit edilmez ki be kardeşim. Sevdiğim ben, kardeşim dedim kendi kendime. Yazık. Düşün taşın neresinden bakarsan bak çok büyük kazık şu aşk. Ve eğer öğrenilen bir şey ise bu gidişat çok çalışmışım ben ilk defa. Ne büyük, ne yüce bir olay var aslında burda! Anlatamıyor muyum acaba ? Anlatamıyorsan susacaksın demiş birileri. Yani birileri mutlaka demiştir. Susuyorum. Büyük büyük sustum.

Unknown Web Developer

Morbi aliquam fringilla nisl. Pellentesque eleifend condimentum tellus, vel vulputate tortor malesuada sit amet. Aliquam vel vestibulum metus. Aenean ut mi aucto.

O Rüya Görülecek!


(Birisi var sonra başka Birisi. Çok başka birileri de var tabi ama henüz burada yoklar, burada olanlar; Birisi ve başka Birisi, karışmasın da sonra, bir yığın laf... Ah unutmadan bir de O var. O'nu da anlatırım belki.)



O Rüya Görülecek, O Uzaya Gidilecek!


       Kolay kolay uyanmam henüz saat 08:00 iken sabahları. Tabiri caiz değilse, ki tabir değil gerçek biliyorsun, gözlerim kapanmış, şimdi bir yığın mesele, bir yığın uğraş. Nerden baksan bir saat yattım öyle, üşendim, çünkü açsam görmez seni gözlerim. Hala sen vardın kapalıyken gözlerim, bir de vermeyi unuttuğum sözlerim. Rüyama tecavüzden tutuklasalar seni, yine helal olsun son param, hazır her daim kefaletin. Uzun uzadiye anlatamıcam ama girişi ve gelişmesi olmayan bir hikayenin şahikasını gördüm. Başrollerde yine sen varsın benim dışımda. O da ne? Mutlu son ile uyandım. Ondandır içimdeki tatlı heyecan ve ondan açmadım gözlerimi, rüya olmasın istedim.
   
      Çok sürmedi uyandım, uyandırdılar. Tahminim doğru, bir yığın uğraş, neyse gözüm de açıldı. Yine bir yerlerde senden bir şeyler, ama en çok da karnım acıktı. Bir konserini açtım Gaye*'nin, sonra da bu sayfa açıldı. Saat oldu 15:01 ve anca buraya kadar yazıldı. Çok özlemişim birilerini bu gün onun için harcandı.
     
      Başka birisi dedim, canımı sıktı ya ondan kendi kendimi yedim. Şimdi pek yazasım kalmadı onun için ama yine kendi içimde sindirdim. Bir, iki, üç... Ve her seferinde... Güldürmek için mi başka birilerini? Yalnız kalsak güldürdüğün kişiyi beğeniyor musun? Egolarını pompalarken kendi adına, odana geçtiğinde, uyuyamıyorsun! Yalnızsın! Evet bunu okursan anlarsın. Kusuyorum belki ama ihtiyacım var buna, hoş bunu da en iyi sen anlarsın. Sinirleniyorum, kaçıyorum, susuyorum. Ben mi hata yapıyorum, alttan alıyorum diye çekiyorum. Ama son bir şansı var, sonrasında yavaştan kaçıyorum.

      O'nu da anlatmadan olmaz tabi. Ne yaptıysam olmadı, olmuyor!  Hatalarım var, ama kırıklarım da var. Kaynıyor. Ama çalışsam da olmuyor. Bir gün olucak ama olana kadar da senin hataların artıyor! Ne şimdi bu? Beni sırtımdan bıçaklayan adamın yüzüne gülmek sana yakışıyor mu ?!



     Biraz fazla boşluk verdim, anlatayım. Düzeldim. Bayadır çirkin (kime ve neye göre?) bir adamım. Moralimi düzeltmek için kendimle savaşıyorum parantez içlerinde. Bu çirkinlikten bir dal kopartmak ve sağlığıma da karınca kararınca bir katkıda bulunmak amaçlı göz altımda oluşan şalazyonu aldırdım. Burdan da sevgili operatör doktoruma ve ekibine selamlarımı iletiyorum, zira zor bir hastayım. Aslında zaten hastayım.

     Geleneklerimiz, göreneklerimiz. Ferah bir bayram havası var. Özlemişim! Bugün erken gidip çalışmam gerek o yüzden ben ufaktan kaçayım. Giderken de sizi Gaye Su Akyol'un Tophane Rıhtım konseri ile baş başa bırakayım.

    Bu arada dip not ; Gece gelip de rüyamı anlatırsam şaşırmayın.



*Gaye : Gaye Su Akyol
  Video Link : https://www.youtube.com/watch?v=glGukaea33U



Unknown Web Developer

Morbi aliquam fringilla nisl. Pellentesque eleifend condimentum tellus, vel vulputate tortor malesuada sit amet. Aliquam vel vestibulum metus. Aenean ut mi aucto.

Bir varmış, bir yokmuş



     Saat oldu ''çok geç''. Ne oturduğum koltuktan kalkıp gidebiliyorum yatağa. Ne de yazabiliyorum bu gece içimden geçenleri kağıda. Bıraktım defteri aldım tekrar kucağıma laptopu. Tekrar tekrar dinlediğim parçalar da yardımcı olamazdı ama biri tekrar masalları anlattı bana.
       
     Masallar, küçükken dinlediğimiz masallar. Hatalar, telafi edilebilirdi masallarda. Her şeye rağmen kazanırdı iyiler masalların sonunda. Kavuşurdu sevenler her engele rağmen. Doğru ya sevenler vardı masallarda. Sevişenler vardı. Kalpten severdi insanlar. Sevda vardı kimine, ben çocukken de aşk vardı. Mantık dediğin, pamuk ile demirin ağırlığıydı.

    "Küçükken sadece kalbimizdi..." Dedi  masalları bu gece anlatan "büyüdükçe mantık girdi kararlarımıza, aslında işi o bozdu." Bir şeyler mi hatırlattı bana, yoksa biri olmayacak bir şey mi sordu?
   
         Hep o bozmadı mı zaten masalları? Mantıklı davranıp, inanmadık masallara. Mantıklıysan Noel Baba bile hediye getirmezdi sana artık. Öle ulu orta tutamazdık sevdiklerimizin elini mantıklıysak. Mantıklı insan bir kere daha düşünürdü birine sevdiğini söylemeden ve mantıklı insan, daha çok çalışıp daha az dans ederdi. Mantıklı insan yazmazdı kimsenin okumayacağı mektupları. Mantıklı insan yürümezdi boş bir caddeyi sırf  "ışığı yanıyor mu hala" diye.

        "Kalp esas olmalı..."  Esas kız konuştu! Sustu oğlan, öylece kalakaldı. Hiç bir şey yoktu ortada. Doldurduğun  kolanın dertsiz masa örtüsüne taşması kadar mühimdi cümlesi aslında onun için. (Belkide) Aynı şarkıyı dinlemiş kadar sevindi. Masallar önemliydi onun için de.

      "Dengelemek lazım ama kalbinin sevdiği mantıklı gelmeli insana... Şanslıysan öyle biri çıkar karşına.".

        Sevmek kolay mı? Sevdik diyelim. Çok sevdik. Ben aramam, o yüzden Sen sevdin diyelim. Mantığın da desin "İşte prensin!" Yetiyor mu bu kadar şans sana? Ya onun kalbi? Veya mantığı?

          "İmkansız" dedi bu gecenin masalcısı. Ama bana öyle öğretmedi eski masallar. Hatta arkamdan ağlardı tabakta kalanlar. Gidersen özlerdi herkes. Uslu durursan severdi büyükler. Kim niye anlatmadı diye soracak oldum da gece uzun değildi o kadar. Prensler vardı masalarda, prensesler veya kendimizi yerine koyduğumuz kahramanlar. Kötü bir şey yapsalar anlarlardı hatalarını. Kötülere de karşı koyardı iyiler. Bir iyiler vardı bir de kötüler. Şimdi tarafsız insanlar var etrafta. Ben görmedim, ben duymadım, ben sevmedim diyenler. Severdi insanlar eskiden. Sevenler hep kavuşurdu. En büyük derdimiz ormandaki çakal tilki veya kurttu. Bir şeyi çok istersek Allah baba bize verirdi ama biz de büyüdük ve büyüyenler bunu unuttu.

       Bütün bunlara halen inanır mı gerçekten çocuklar? Veya inanır mı masalcı mutlu sonla biten hikayelerine. Ya masalcı bile inanmazsa hikayesine? Çocuk uyusun diye mi bütün bu yalanlar? Peki ya şimdi neden uyanana kadar?

       Ve ister masalcı değişsin ister masal değişmeyen tek bir şey var aşkta; bir varmış, bir yokmuş!


*alıntılar masalcıya aittir.
( Yazarken dinledim: https://www.youtube.com/watch?v=y2DKdIO_8EA )


Harutyun Arto Davulciyan 
02:59 - 29.03.2015



Unknown Web Developer

Morbi aliquam fringilla nisl. Pellentesque eleifend condimentum tellus, vel vulputate tortor malesuada sit amet. Aliquam vel vestibulum metus. Aenean ut mi aucto.

Ne istiyorsun daha ?


Ne istiyorsun daha? 

Bu sorunun cevaplarını arıyordum, sana anlatmak için. Sen sordun sandım, yanlış mı anladım? Yanılmışım. Koyduğum tarihler vardı, hikayeme bir son yazmak için. Yazmak için bir kalem bir de kağıt gerek derler. Hayal et, gerisi gelir. Geldi gerisi, yokmuş ötesi. Düğümlendi boğazım resmini görünce. Kağıda yazsam yırtar atardım. Olmadı, yapamadım. İki film seyrettim bu gece hiç birine ağlamadım. Seni düşündüm, bir iki şarkı dinledim. Sonra seninle konuşmadım. Ve yine konuşamayacağımı anladım. Uzun lafın kısası. Yine yanıldım. Ama olmaz ki böyle. Daha ne istediğimi bile bilmiyorsun. Belki dedim avuttum. Sonra dedim bekledim. Sonra yine bekledim. Sonra da hiç bir şey değişmedi işte. Ne istiyorum peki daha ?
Ne istiyorum biliyor musun? Atlayıp geliyim sizin oraya, hadi diyeyim sana, gel. Sen de düşünmeden gelsen benimle. Sarhoş olup saatlerce bakmak var ya gözlerine, sevmezsin ki içkiyi. Çay içeriz biz de denize kadar gelince. Deniz demişken biraz hayal kurarız seninle. Ortak limanları da vardır hayallerimizin. Hepsini sıraya koysak birlikte. "İçermiyiz bir bardak daha?" diye sorsan bana. "Üşüdün mü?" derken tutsam elini. Bir şarkı takılsa ağzımıza, bağıra bağıra söylesek kayalıklarda. Bazen hiç bir şey yapmamak için buluşsak, bir gölge buluruz, şarkılardan fal tutarız seninle. Yazıp yazıp silmemek istiyorum aklımdan geçenleri. Hesabı kitabı bırakıp elimden, her şeyi yazmak, her şiiri okumak, her şarkıyı söylemek içimden geldiğince. Evet haklısın hiç bir sorun yok mutsuz olmak için. Sen uyuyorsun şimdi, ve ben bu gece de seni düşünüyorum. Ve sen ''okuma'' diye yine bir şeyler ''saçmalıyorum''.
Unknown Web Developer

Morbi aliquam fringilla nisl. Pellentesque eleifend condimentum tellus, vel vulputate tortor malesuada sit amet. Aliquam vel vestibulum metus. Aenean ut mi aucto.

Kar yağıyor ve tembellik


On numara kar yağıyor dışarda. Okullar işler her şey, her yer tatil. Bayadır yazmadım. Kızdım yazmadım, sevindim yazmadım. Yeni heves edindik. Bir digital bateri aldık. Ufak ufak çalışıyoruz, biraz daha geliştirince kendimi bir şeyler paylaşırım burada.

Bugün dışarda yapmaya çalıştığımız kardan adamı bitiremedik. Ama çok eğlendik! Kartopu savaşı da minimal şekillerde gerçekleştirildi. Kardan adam bitmedi ama videomuz hazır.

HD IZLEMEK ICIN : https://www.youtube.com/watch?v=Bj4mC_PEVkg


Unknown Web Developer

Morbi aliquam fringilla nisl. Pellentesque eleifend condimentum tellus, vel vulputate tortor malesuada sit amet. Aliquam vel vestibulum metus. Aenean ut mi aucto.

Naber?



         Uzun süre tavana bakıyorum. Sonra tekrar resimleri açıyorum telefonumdan. Bir sağa dönüyorum, bir sola dönüyorum. Ama her defasında sana dönüyorum. Yazıp yazıp siliyorum. Şarkı bitiyor, yenisi başlıyor, en sevdiğim! Bu bir işaret olmalı, ve yazıyorum saatlerdir üzerine düşündüğüm kelimeyi, naber? Sonra üstünden saatler geçer, belki uyur da uyanırım çok geçmeden. O iyiymiş, peki ben ?

Unknown Web Developer

Morbi aliquam fringilla nisl. Pellentesque eleifend condimentum tellus, vel vulputate tortor malesuada sit amet. Aliquam vel vestibulum metus. Aenean ut mi aucto.

Şarkılardır Aşık Eden İnsanı! (2)


Şarkılardır (şarkılar mı) aşık eden insanı? 

Şarkılar mıdır aşık eden insanı? İlk defa düşünmüyorum bunu. Hatta evvelsi gün aynı cümleler ile başladım yazıma. Bugün yazımı okurken dinlemeniz gereken parça Kaan Boşnak - Yorgunum ve Ağrılar.  Siz beni biraz daha tanımadan önce 1 saatlik bir versiyonu paylaşayım ben sizinle.
Buyrun afiyet olsun.
https://www.youtube.com/watch?v=E3ccIOuLaAo

Saatlerdir bakıyorum bu ekrana. Dinlediğim parçaya göre çok dumansız bir hava sahası içersindeyim. Kendimi tutuyorum bir kadeh doldurmamak için ama dayanamayabilirim. Tek bahanem akşam yemeğini yemedim. Bir bahane ile de temizliğe başladım odamda ve bilgisayarımda. Yarıda bıraktım yine başka bir bahane ile, yazıyorum şimdi. Bugün yazmam gerekti. Yazmam, yemem, içmem, sarhoş olmam gerekli. Çok geç olmadan uyumam. Onun yattığı saatte yatıp, erkenden kalkmam gerekli. Yoğun bir yarınım var. Ve biliyorsunuz; Yorgunum ve ağrılar, kırıklarım var. Eziklerim, çiziklerim, biraz daha tanısam seni bu gece, başımda beklemeni isterim.


''Şarkılar değil aşık eden beni sana'',  diye düşünmeye devam. Henüz ikna edemedim kendimi. Gülüşün de çok güzel mesela. Gülüyorsun bu aralar bana, herkese olduğu gibi. Hep gülüyorsun. Semtinin ışıkları bile mutlu ediyor beni, geliyorum. Hiç bir gülüşün olmadan, elim boş dönüyorum. Kulağımda kulaklık, mırıldanıyorum; Özlemiş gibiyim. 


Sen koşuyorsun hayata, ben düşünüyorum. Sen hızlandıkça ben uçuyorum. Hedeflerin var, hedeflerim var. Başka yollardan tırmanıyoruz bu hayata. Tek bir zirve var diye teselli ediyorum kendimi. Neden bu kadar değişti şarkılar peki? Neden sıkmıyor canımı diğer dertlerim. Geceleri uyuyamıyorum. Ama yazamıyorumda sana. Seni düşünmeye bile çekiniyorum. İçerde mumlar yanıyor, ben şarkıları açıp, camı kapatıyorum. Sonra okuyorum bütün eskileri. Eskilerde de hep sen, seni özlüyorum.

Şehir yaşar seninle,
Sen yaşarsın şehir ile.
Bir gün biri ile buluşursun 
Pembe bir binanın önünde,
Değişir şehir, gözünün önünde.
Yaşadıkça değişir şehir,
Şehir ölür,
Sen gidince.

Sana yazmadığım şiirlerden birini buldum telefonumda. Hep sana değilmiş kırgınlığım. Tek istediğim paylaşmak zamanı, hayalleri kocaman ömürlere sığdırdığın. Biraz daha yanında olmak. Belki sonra sıkılır kaçarım. Belki beceremem senin güldüğün kadar gülmeyi. Belki devam eder ağrılar. Hah! Bunlar olmaz da, sen git deyince sessizce giderim. Kapının gıcırtısına bile inanmadan sen, ben giderim. Yeterki bir gün bırak şu anahtarı kapının üzerinde. Işık açıksa ben zaten gelirim. Şarkılar değil beni aşık eden sana.
Gözlerin sonra biraz da sözlerin.











Unknown Web Developer

Morbi aliquam fringilla nisl. Pellentesque eleifend condimentum tellus, vel vulputate tortor malesuada sit amet. Aliquam vel vestibulum metus. Aenean ut mi aucto.

Şarkılardır Aşık Eden İnsanı!


Şarkılardır (şarkılar mı) aşık eden insanı? 

Şarkılar mıdır aşık eden insanı? İlk defa düşünmüyorum bunu. Daha önce geldi başıma ve şuan bu şarkıları dinledikçe sanki tekrar tekrar aşık oluyorum. Bir süredir dinlediğim bir kaç isim ve grup var. Çok kişiye dinlettim ama kimse benim kadar tepki vermiyor bu şarkılara. Bir anlık da olsa kendime özel hissettiriyor bu parçalar, kendini bana.

Sadece parçası ile sevdiğim Kalben'in saçlar parçasını mırıldanıyordum geçenlerde. Ne de çok saçmaladın dedi arkadaşlar. Haklılardı, eğer ben bir parçayı seviyorsam o şarkıyı dinlerken saçmalayabiliyorum. Eğer ben saçmalayabiliyorsam şarkının da buna hakkı var diye düşünüyorum.

https://www.youtube.com/watch?v=eQq9-NT0oBw

(Oooo benim kafa kıvama gelmiş. Pek bir edebi değeri olmayacak bu yazının ona göre boş zamanınız varsa okuyun. Ya da meraktan filan okuyun işte.) 


Uzun zaman sonra bana kendini ezberleten bir rap parçasını hatırladım şimdi; Ağaçkakan - Teneke Trampet.

Bir süredir seninle yatıp, seninle kalkıyorum. Seninle yiyip, seninle içiyorum. Seni hayal edip, sensiz izliyorum yağan yağmuru. Bunu yapan sen misin, ben miyim? Yoksa bu şarkılar mı?
Aynı şarkıları seni değil bir başkasını hayal ederken dinleseydim her şey farklı mı olurdu ? Olmazdı diyorum şimdileri ama ya sonra? Yine böyle mi düşünücem acaba?

Ne zaman aşık olsak inkar etmiyormuyuz, ayrılınca veya unutunca? Yapıyoruz işte, bari sen yapma. Hiç aşık olmadım sanma. Oldun. Yanılmışım diyebilmeli insan. Veya o doğru kişiydi ben hatalıydım diyebilmeli. Sonra bazen hatalı olduğunu bildiğinden kendine acı çektire çektire kaçabilmeli insan. Suçlu ilan edebilmeli kendini, kendine ceza verirken. Bunu da yaptım, ordan biliyorum.

Şuan anlatıcak çok şeyim var ama doğru kelimeleri seçemiyorum nedense. Saçlar diyerek ayrılıyorum aranızdan. Her yerde saç var, yerlerde saçlar. Kimin bu saçlar, bilemiyorum. Uyandığımda, yabancılarla. Ve kendİ evimden de gidemiyorum. Çok yakında tekrar görüşürüz.






Unknown Web Developer

Morbi aliquam fringilla nisl. Pellentesque eleifend condimentum tellus, vel vulputate tortor malesuada sit amet. Aliquam vel vestibulum metus. Aenean ut mi aucto.

İnanma


İçtiğim her kadeh sanadır,
Sanadır tüm yalvarışlar
Sana gelirim her adımda
Senden bütün kaçışlarım
Yarınım da sana 
Dünüm de senindi zaten.
Sensizim, 
Yapma.
Git desem de
Sakın bana inanma.
Bir kaç kadeh fazla kaçırmışım gene
Sakın bir çılgınlık yapma.

Git desem de sen bana inanma.
Tek bir arzum var,
Yaşlanıyım yanında.

Harutyun Arto Davulciyan
27Ocak2015
01:11
24c.tv Web Developer

Morbi aliquam fringilla nisl. Pellentesque eleifend condimentum tellus, vel vulputate tortor malesuada sit amet. Aliquam vel vestibulum metus. Aenean ut mi aucto.

Hadi git


Hadi git 
Git çünkü çok sevdim seni,
Git çünkü sen gelmeden de yalnızdım,
Hadi git.
Gelmeseydin bu kadar ağlamazdım,
Git.

Geldin diye bu yalnızlığım,
Geldiğinden beridir çıktı bu ayaz.
Ev soğur diye, camlar açılmaz.
Yinede girer kuşların sesleri,
Her sabah bu evden içeri.
Yinede bulurum hüzünlenecek şarkılar.
Yine yazdırır birkaç kelam bana fotoğrafın.

Yine çocuk olurum,
Yine küçülür karşında,
Sığarım bir kutuya.
Resmini çizer bir kağıda, bir ressam.
Aşkımı yazar üstüne bir şair
Besteler şarkımızı arkadaşlar.
Ben sığarım bir kutuya.

Sonra da bu şiiri yazdığım, bu kağıda sarın beni. 
Ben kalırım bu küçücük kutuda,
Küçülür karşında,
Af dilerim, sevdim diye.

Ne olacaktı ki,
Sevdim olamadık sevgili.
Yürüdüm, gelmedin aynı yoldan.
Bakmadın baktığım resimlere.
Gelmedin gittiğim şehirlere.
Ben küçülür karşında,
Sığarım, küçücük bir kutuya.
Arzu edersen al bu oyuncağı,
Hatıradır sakla...

Ama ne olur kalma bu diyarlarda!
Hadi, 
hadi git.

Harutyun Arto Davulciyan
23Ocak2015 - 15:15

24c.tv Web Developer

Morbi aliquam fringilla nisl. Pellentesque eleifend condimentum tellus, vel vulputate tortor malesuada sit amet. Aliquam vel vestibulum metus. Aenean ut mi aucto.

Nerden baksan 3 poğaça yedim



         Biri de çıkıp demiyor bana ne diye. Bana ne kardeşim 3 poğaça yediysen. Bunu diyecek olan bir arkadaş varsa da ona iki çift lafım var; Yanında ıvır zıvır kurabiyelerden de nerden baksan 3-5 tane götürdüm.
         Yazıyı buraya kadar okuyup bırakanlar ucuz kurtardı. Asıl şimdi başlıyor!
Önce müziği alalım; Yine bir Sofar Performansı  Can Kazaz - Nereye Gidiyoruz http://www.youtube.com/watch?v=bNrq90k4pH4
        Bu güzel Can Kazaz performansını dinleyerek çıktım evden. Yeterince erkendi. 1 Saat sonra iptal ediceğimiz provaya yetişmek için de ufaktan aceleyle çıktım. Bir iki mesaj attım. Bir arkadaş da gelicekti, bekleyecek gibi oldum sonra dolmuş kalktı, ben de bütün eşşekliğim ile oturmaya devam ettim. Neyse zaten canım dünden sıkkın. Biraz patırdı olucaktı, iyi gelir. Gelmedi. Ben neler yapmışım meğer! Bir dediysem iki denmiş. İki dediklerim zaten üçle çarpılmış. Korktum, kızdım derdimi anlattım. Hak vermelerini beklemedim de benim tarafımdan da başka bir türlüydü işte konu. Sonra çok güldük tabi. Dans ettik, sonra yine dans ettik. Eve geldim şimdi ne yazıcağımı bilemedim. Böyle yine kendi kendime konuştum sıktım sizi. Bu ne kardeşim diye de sitem etmiyesiniz diye, hazırlamakta olduğum bir şakının sözlerini paylaşıcam sizinle. Telif filan zaten hikaye ya ülkemizde. Ben daha sözlerin yarısını yazmadan baylaşırım bloğumda. Yine okudunuz ya, valla cansınız!

Sözü var Bestesi yok (Bir mırıldanması var tabiki de fikirlere açığız) :D

Sen Yoktun

Ayıldım geceden kalma günde 
Birde kendi evimde 
Yatak soğuk 
Sen yoksun 

İçim karışık dolabım gibi 
Gitmişsin sen sabahın körü 
Ben körkütük 
Sen yoksun 

Ararım seni her hecede 
Gece bekledim pencerede 
Bi küçük bitti 
Sen yoksun 

Yapma tut hadi elimi 
Bu kabus bile artık bitmeli 
Uyandım 
Sen yoktun
Harutyun Arto Davulciyan

Unknown Web Developer

Morbi aliquam fringilla nisl. Pellentesque eleifend condimentum tellus, vel vulputate tortor malesuada sit amet. Aliquam vel vestibulum metus. Aenean ut mi aucto.

Ona uyandım



          Erkenden uyandım. Küçücük odamda pencereyi açınca soğuk, temiz hava hızlıca yer değiştirdi içerdeki karbondioksit yoğunluğu ile. İşte o an anladım. Bugün Ona uyandım.
         Klavyenin tuşlarına rastgele basmam ile açılan ekranda dün geceden kalma youtube sayfası beni bekliyordu. Play'e bastım başladı.

Yüzyüzeyken konuşuruz - Ölmemişiz

   
     Çok özlemiştim bende, ama susmayı beceremiyorum işte. Neyse, hani olur da dili sürçer, ne biliyim bir kaza olur yada mecbur kalır, bir bakmışsın beni özler (burda biraz saçmalamış olabilirim) filan diye erkenden başladım çalışmaya. İşleri hemen bitirmeliydim ki hazırlanacak bolca vakit kalsın. Bu arada hazırlamam gereken basit bir animasyon var ama, nasıl bir şey yapıcağıma dair ne bir fikrim var, ne de bir brief vardı elimde. Neyseki bir kalıp oturttuktan sonra, otomatiğe bağladım hayaller kurarak ve birkaç kez daha play'e basarak çalışmaya başladım.
         Elin kolun durmuyor çocuk! Diye kızıyorum şu anda. Kızarım tabi dile kolay, içim acıyor dinlemiyorum kendimi. Dün belki demişti yarına, yarın artık bugün deyip; mesaj atıyorum. Saatlerce susuyoruz karşılıklı ben kendime sövüyorum. Sonra mı ? Birkaç yüz kez daha play'e basıyorum işte. Aynı şarkı bir daha, bir daha, yemin ediyorum '' Benim için değil, yemin ederim değil. Başka bir konu var...''
         İnsan düşünmüyor değil, üzülmüyor değil ama benim de hatam var. Gel, benim için değil, yemin ederim değil. Başka bir konu var.
          İçim sıkılıyor halen. Bunu okursa diye düşünüyorum bir an ayıp mı olur ? Canı mı sıkılır ? Ben çok sıkılıyorum zaten, yaptığım en büyük kötülük bu olsun benden ona. Benim gözümden ''dinlesin'' bu şarkıyı diye, son kez play'e basıp yazıyorum.
          Çok uzattım, ben yine dostlarla olurum bu gece. Ama yalnız olmayanlar için Bronx Pi Sahnesi'ne gidin filan yani bu gece (10 Ocak 2015) Yüzyüzeyken Konuşuruz 00:30 gibi çıkar. Ondan önce de Adamlar var. Öptüm.
Unknown Web Developer

Morbi aliquam fringilla nisl. Pellentesque eleifend condimentum tellus, vel vulputate tortor malesuada sit amet. Aliquam vel vestibulum metus. Aenean ut mi aucto.

Neler oluyor bir bilseniz.




           Neler oluyor bir bilseniz, bilseniz de bana da anlatsanız. Günler uzun, yapmam gereken bir yığın şey. Haberlerde bir yığın haber, hepsi kötü. Kar yağıyor, hava soğuk, soğuğu seviyorum.
           Durup durup resimlerine bakıyorum. Yeter deyip, dışarı çıkıyorum. Bakırköy küçük, aslında büyük de üşeniyorum, biraz da üşüyorum. Bakmadığım köşelere bakıp fotoğraflıyorum. Canım sıkılıyor bir iki mesaj atıyorum, özlüyorum. Bir telefon geliyor, dostlar ile buluşuyorum. Biraz neşem yerinde, durup durup gülüyorum bütün gün gülemediklerimi gülüyorum. Garip.
          Söylemesem de, en yakınlarımdan biri o, anlamaz mı? Oraya gidelim diyor, yakın olalım diyoruz. Gidip de geri dönüyoruz. Elde var sıfır. Saçma sapan kuruyorum kafamda. Bu cümleleri yazmak geliyor aklıma, yazıyorum.  Maksat burda bu hikayeyi gelecekteki bana okutmak. Siz de şu karelere bakın bari. Zahmet edip okudunuz bu yazıyı. 





















Unknown Web Developer

Morbi aliquam fringilla nisl. Pellentesque eleifend condimentum tellus, vel vulputate tortor malesuada sit amet. Aliquam vel vestibulum metus. Aenean ut mi aucto.